Bağ Doku’nun Yeniden Biçimlenmesi ve Şekillendirilmesi (REMODELING)
Ankilozan Spondilit ve Piezoelektrik Etkisi
Dr. Ceyhun Nuri – Osteopat & Fitoterapist
Bağ doku ‘sunda yer alan hücrelerimiz sadece fizyolojik şartların idamesi için gerekli hammadde desteği sağlamakla kalmaz, aynı zamanda KARA GÜN DOSTUDURLAR. Hücrelerin ve çevresindeki yapıların, travma veya kronik enflamatuar süreçleri doğru bir şekilde yönetebilmesi için yapısal ve fonksiyonel olarak yeniden organize olması şarttır. Bu sürece REMODELING adı verilir. Yani yeniden modelleme.
NOT: Yazıyı okumaya başlamadan önce konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle Akademik Makaleler bölümünden ‘Fasyal Ağlar’ başlıklı makaleyi okumanızı öneririz. drceyhunnuri.com/fasyal-aglar/
KEMİKLERDE REMODELING
Klinik kullanımda bugüne kadar üstünde durulmayan, ‘atıl/durağan’ zannedilen hücreler arası bağ doku elementlerinin fiziksel/emosyonel stres altında ihtiyaca yanıt olarak nasıl değişebileceğini ise henüz tam olarak keşfedemedik.
Eğer insan mekaniğine ve hareket düzlemine müdahale etmeyi düşünüyorsak dokuların yeni ayar sistemi mekanizmasını anlamamız gerekir.
Fizik kanunlarına göre madde boyunca aktarılan fiziksel stres, maruziyet şiddeti ve süresine bağlı olarak değişik oranlarda materyal üzerinde deformasyonlara neden olacaktır.
Bir damla eninde sonunda mermeri delecektir…
Canlı biyolojik yapılarda da bu durum aynıdır. Fiziksel etkilenim moleküller arası bağların esnemesine neden olacaktır.
Biyolojik canlı yapılara dışarıdan mekanik bir kuvvet uygulandığında hücreler arasında bulunan bağ dokunun sert liflerinde (kollajen, elastin vb.) esneme olur. Bağ doku liflerinin dayanma gücü aşıldığında, yani dokunun esneme kabiliyeti aşıldığında etki altında kalan materyalde deformasyonlar başlayacaktır. Deforme olmaya başlayan materyal yüzeyinde piezoelektrik yani basınç stresi sonrası elektrik akımları oluşmaya başlayacaktır. Tam anlamıyla yapı boyunca bildiğiniz elektrik akımları oluşacaktır.
Piezoeletrik özelliği
Piezo kelimesi sıkıştırmak, basınç uygulamak anlamlarına gelmektedir. Piezoeletrik özelliği kemik gibi bir malzemeye uygulanan mekanik basınç etkisi ile dokunun elektrik alanını değiştirmesidir. Bu etki, biyolojik dokuda değişimi başlatacaktır.
Doku boyunca uygulanan mekanik yüke bağlı gerginlik stresi, bası çevresindeki hücreler tarafından yorumlanacaktır. Bu etkiye tepki olarak bağ doku hücreleri bu bası alanında interselüler (hücreler arası) bağ doku kolon ve kiriş görevi gören fibröz proteinleri üreterek dokuların karşı koyma ve direnme gücünü artırmaktadır.
Bu durumu bir örnekle açalım.
Sakroiliak aponevrozu zayıflamış kişilerde yürüme eylemi esnasında kalça ekleminin stabilitesi sağlanamadığı için her adımda femur kemiğine binen yük ikiye katlanmaktadır.
Femur (uyluk) kemiğinin başı, yukarı-pelvisten gelen mekanik yük kuvvetini femur gövdesine aktarabilmek için mükemmel bir mühendislik sanatı çerçevesinde delikli-gözenekli dizayn edilmiştir. Böyle bir dizayn, güvenliği ve hafifliği bir arada sunmaktadır.
Ancak mekanik yük karşısında durum karmaşık bir hal almaya başlar. Kemik içyapısı, interselüler matriks, basınç etkenine tepki olarak daha sıkı sert fibröz liflerle örülerek kalsifiye/kireçli yapı oluşumuna neden olur. Yani stres uygulanan kemik bölgesinde kemiklerin üzerini örten bağ dokusu zarı olan periost tarafından osteoblastlar (kemik üreten hücreler) çoğalmaya başlar. Osteoblastlar da, kemiğin gergin halde olduğu alana kalsiyum ve diğer inorganik mineralleri salar. Sonuçta kemiğin o bölgedeki yoğunluğu artar. Bunu pek çok romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi hastalık vakasında görmek mümkündür.
Beden Tepkisi Farkları
Bedenimize biçilen iş yükü ve geri beklenti çok çeşitli olabilir. Sürekli yüksek tempolu bir iş veya hareketin kısıtlandığı sedanter hayat, her gün 10 km koşmak veya her gün tarlada iki büklüm 10 saat çalışmak. Bütün bu örneklerde iş yükü ve buna geri beden tepkisi farklıdır. Ancak en önemli parametre, eğer yük sıkletinizi aşıyorsa biyolojik materyaldeki hücre destek hattınız bunu kaldırmayacaktır. Büyüklerimizin, kalça veya dizlerindeki problemin nedenini anlatırken sarf ettikleri şu sözleri hatırlayalım:” Oğlum Çok Çalıştım”.
Yalnız bu piezoeletrik (stres akımı) oluşturma özelliğinden istifade ederek kemikleri onarabilir ve yeniden yapılandırabiliriz. Bilinenin aksine ankilozan spondilit, romatoid artrit hastalarında yapılacak olan fiziksel aktivite ve sportif faaliyet eklem dejenerasyonunu artırmamaktadır. Eğer gereken disiplin geliştirilirse kontrollü mekanik stres kemik eklem yenilenmesini ve yeniden şekillenmesini hızlandıracaktır. Bu durum ileri derece ankiloza uğramış omurga tiplerinde dahi mümkündür.
Kemiklerde oluşturulan stres-elektrik akımı hücre içinde de remodeling olarak adlandırılan yeniden biçimlenme hareketi başlatmaktadır. Mekanik çekme-itme-bası kuvvetleri kemik dokunun iki hücresini aktif hale geçirir: osteoblast ve osteoklast.
Osteoblast ve Osteoklast
Her ikisi de aslında kemik yenilenmesi için var edilmişlerdir. Osteoblastlar yeni kemik yapımına katılırken osteoklast ise yıpranmış eski kemikleri temizler. Bu ikili yap-yık prensibi kemiklerin karşılaştıkları yüklere daha dirençli olmak için özel olarak tasarlanmıştır. Eğer bu kanun işlettirilirse kemiklerin yeni kuvvetlere karşı koyma kabiliyetlerini de artırabiliriz.
Bu mekanizmanın, geliştirilmesi için birçok egzersiz türüne başvurulabilir. İp atlama, jimnastik, bale, atletizm ve hatta birçok halk dans oyunları. Bir bale dansçısının parmak uçlarında nasıl rahatlıkla durabildiğini hepimiz hayranlıkla izleriz. Sürekli yapılan idmanlarla, bası yerlerindeki kemik dokuda osteoblastlar aktive olarak stres-baskı hatları boyunca yeni kemik hücreleri döşenmektedir, aynı zamanda osteoklastların kemik yıkma yeteneği azaltılmaktadır. Bu durum, osteoporoz (kemik erimesi) için biçilmiş kaftan değil midir?
Hormetik Uyaran
Küçük doz fiziksel stres, artmış hücre tepkisini uyarır ve sonuçta daha yoğun kemik oluşur. Bu zararlı gibi görünen az dozun faydalı olması durumuna HORMETİK UYARAN adı verilir.
Öldürmeyen Acı Güçlendirir… Azı karar çoğu karardır…
Bu durumun tersini de düşünebiliriz. Sürekli hareketsiz bir hayat tarzı sergileyen kişilerde veya uzun süre yerçekimi kuvvetinden yoksun yaşamak zorunda kalan kozmonotlarda kemikler üzerine olması gereken basınç yükü gerçekleşmeyecektir. Bu durumda özellikle yük/baskı durumlarında devreye giren osteoblastik aktivite yani yeni kemik oluşum mekanizması devreye girmeyecektir. Buna karşılık kemik hücrelerini yok etme mekanizması olan osteoklastik aktivite daha aktif halde olacaktır. Bu nedenle yer yüzüne dönen kozmonotları kemik yıkımı yaşamamaları için ilk anlarını tekerlekli sandalyede geçirmeleri istenmektedir. Aynı mekanizma çerçevesinde, uzun süre felçli/yatalak olan hastalarda femur boyun kırıkları sık görülmektedir.
Tekrar ifade edersek gerek ankilozan spondilit, gerekse de romatoid artrit hastalarında dozu disipline edilmiş egzersiz, hastalığı agreve (kötüleştirmek) etmez. Aksine eklem ve kemik stabilitesini geliştirir.
Bu yanıt biçimi sadece kemiklerin içinde değil tüm hücre dışı fibröz ağlar boyunca oluşmaktadır.
Bir Örnek
Bir hasta örneğinde bu durumu tekrar ele alalım:
Ankilozan Spondilit hastalarında konnektif (bağ/zar/kiriş vb.) dokudaki enflamasyon omurga boyunca yukarı tırmandıkça hasta duruşu da bozulmaya başlayacaktır. Hastamızın başı orta hattan öne çıkacak, boyun eğimi düzleşecek, göğüs içe çökecek, omuzlar öne düşecek, sırt kambur hale gelecektir. Bu duruma sürekli masa başı yanlış çalışma koşulları, kişinin içinde bulunduğu ruh çöküntü hali ve yanlış beslenme gibi durumlar eklendiğinde tablo daha da kötüleşecektir.
Bu vakada, hastanın dik duruşunu sağlayan arka myofasyal hatlar bir sebeple fonksiyonlarını yerine getiremezler.
Arka zincirdeki kas/bağlar, uyku ve bir zemine uzanma haricinde her zaman izometrik bir şekilde kasılı vaziyette olmalıdırlar. Çünkü onlar dik duruşumuzun baş aktörleridirler. Bedenin yapı/bölümleri doğal pozisyonlamasını kaybetme ve yer değiştirme durumuna karşı statik pozisyonu, kaslar ve bağlarımız korumak zorundadır.
Bedenimizdeki bütün kasların çalışma prensibi kasılma ve gevşeme periyotlarının ardışık tekrarı üzerine kurgulanmıştır. Ancak bu örneğimizde olduğu gibi eğer bazı kaslarımız sürekli gerilmiş haldeyse (burada sırt kaslarımız) o zaman bu kasların hücreleri devamlı bir zorlanma altındadır ve artık bu kaslarda tetik nokta oluşma ihtimali artmıştır. Bu gerilme fasyal bağlar boyunca kas hücreleri içinde ve hücre dışı ortamında aktarılmaktadır.
Bir Yüzeyin Gerilmesi O Materyalin Derinliklerindeki Partiküllere Baskı Olarak Yansımaktadır
Hasta pozisyonunun süreklilik arz etmesi durumlarında kaslar mevcut durumu idare etmekten öte yeni/kötü koşullara alışmaya çalışacaklardır. Bu aşamada sırt kasları kasılma fonksiyonlarını icra edemeyecek ve bir nevi bağlantı bandı, sert fibröz dokuya dönüşecektir. Bütün bu değişim, vücudun daha fazla öne devrilmesine, eğilmesine karşı koyarak öyle veya böyle bedenin ayakta kalmasına yardımcı olmak içindir.
Beden öne çekildiğinde, buna karşı ön ve arka kas gruplarımız statik pozisyonlarını koruması gerekir. Bu vakada ise arka gruplar gergin-uzamış, ön kas grupları ise kısa-gergin hale geçecekler. Ve bu kaslar çevresinde adaptasyonu sağlamak için hücreler arası matrikste (ESM) mukavemeti artırmak için fibröz içerikte artış ve jelimsi ortamın akışkanlığında durağanlık artacaktır.
Söz buraya kadar gelmişken TIKANMA SENDROMUNU hatırlayalım. https://www.drceyhunnuri.com/dogu-tibbinda-romatizma/ İltihaplı eklem romatizması doğu tıbbında şöyle anılır: Ağrılı tıkanma sendromu, İngilizce ifadesiyle painful obstruction syndrome (POS).
ESM
Kollajenler, elastin ve fibrinojen gibi doğal polimerler vücudun hücre dışı matrisinin (ESM) çoğunu oluşturur. Bu ESM, mekanik güç ve fokal adezyon süreçlerinde dokulara yapısal ve mekanik bütünlük sağlar ve günlük hücresel süreçleri ve yara iyileşmesini kolaylaştırmaya ve düzenlemeye yardımcı olmak için desteklediği hücresel bileşenlerle (integrin) iletişim sağlar.
Hücre Dışı Destek Ortamı
Hücre dışı destek ortamı, metabolizma ürünlerinin, kandan hücrelere serbest geçişine ve lenf dolaşımına tekrar geri çekilmesine imkân verecek şekilde akışkan dizayn edilmiştir. Mekanik strese sürekli maruz kalan bölgelerde hücre dışı ortamda kollajen lif ipliklerinde çoğalma ve ekstraselüler matriksin temel madde birimlerindeki su miktarında azalma görülecektir. Her iki durumda da hücrenin beslenmesi bozulacaktır. Hücre içi ve dışı ortamda metabolit toksisitesi artacaktır. Kas fonksiyonlarında azalma ve güçsüzlük başlayacaktır.
Stres hattındaki bağ doku hücresi olan fibroblastlar doku direncini artırarak daha iyi bantlar oluşturabilmek için kas içine ve kas dışı interselüler ortam stresine dayanıklı kollajen lifleri daha fazla salgılarlar. Bu kollajen lifleri polarize haldedirler. Yani kendilerini mıknatıs akımına kapılmış gibi mekanik gerginliğin cereyan ettiği hatta doğru yönlendirir ve gerginliğe direnmek için yeni sert lif bantlar örerler.
Fizyolojik şartların sınırları zorlandığında, sürekli çekmeye maruz kalan bölgede, gerilme hattı boyunca piezoelektriksel akımlar oluşmaktadır. Bu durumda bağ doku fibroblastları daha dayanıklı hücre topluluğu oluşturabilmek için gerginlik hatlarına doğru yönelen yeni kollajenler döşeyerek yanıt vermektedirler.
Bu tip vakaların sağaltımında kas ve fasya fizyolojisi göz önünde bulundurmalıdır. Boyun arkası ve omuz kasları ileri derece gergin, yapılarındaki elastik liflerin (elastin) yerine daha sert kollajen lifler gelişmiş durumdadır. Bu kas gruplarına yönelik herhangi bir işlem yapmadan önce ön zincirdeki kaslardaki konsantrik kasılmayı (kasın tonusu değişmemiş sadece boyu kısalmış) düzeltmemiz gerekiyor.
Bu işe myofasyal germelerle başlanması gerekir. Myofasyal tabakaları özellikle de fasyayı hızlı bir şekilde gererseniz, onu yırtarsınız. Eğer kilitlenmiş bir hastanın germe esnetmeleri olabildiğince yavaş yapılmaya çalışılırsa, myofasyal tabakalarımız biçimini değiştirecektir. Uzunlukları artacak ve esnetme sonrası oluşturulan konumunu koruyacaklardır. Bunu bir streç filminde rahatlıkla tecrübe edebilirsiniz. Ani çekmeniz naylonu yırtarken, yavaş gerdirme sonucu ulaştığı formu korumaya devam edecektir ve geri küçülmeyecektir.
Özetle, mekanik bir baskı karşısında sıkıştıklarında veya gerildiklerinde biyolojik materyal boyunca elektriksel alan ve bağ doku salgılarında değişim oluşmaktadır. Bu durum biçimin korunması için önemli şarttır. Bu şekilde bağ doku kompanentlerimiz ihtiyaca yanıt vermektedir. Bu yanıt bizim beslenmemiz, ruhsal durumumuz ve fiziksel aktivitemizle çok yakından alakalıdır.
Bağ doku Temelli Hastalıklarının Teşhis ve Tedavilerine Yaklaşımda prensiplerimiz neler olmalıdır?
- Bağ Doku problemlerinde hücresel seviyede çalışma niyetindeysek hücre içi ve hücre dışı ortamı (matriks) tanımamız gerekir.
- Hücre dışı ortamını genel olarak fasyal ağ dediğimiz bağ dokusu örgüleri ile özdeşleştirmemiz gerekir.
- Fasya denen konnektif dokuyu anlamaya çalışırken:
- Öncelikle onun bir iletişim sistemi olduğunu,
- Anne karnında embriyonun gelişimi esnasında her şeyin bir hücreden ‘çift kese’ dizilimi içerisinde gelişerek, birbirinden hiçbir şekilde ayrılmayan bir bütün olduğunu
- Fasyal ağların geometrik dizilimleri ile tıpkı asma köprüler gibi GERGİNLİK üzerine kurgulu tensegriti yapılar oluşturduğunu unutmamız gerekir. Küçük bir ligament gevşekliği tüm beden sabitliğini bozacaktır.
- Kronikleşmiş vakalarda, örneğin birkaç yıllık sakroiliak eklem disfonksiyonunda tüm sırt/boyun kasları pelvis düzensizliğine adapte olmaya çalışarak gerginliklerini ayarlarlar ve bu yeni şartlara göre pozisyonlanırlar. Tedavimizi kurgularken yerel sorunu (örneğin kalça düzensizliği) düzelttikten sonra, eski normlardan vazgeçerek yeni olması gereken AYARA getirilen tüm vücut yapılarının da tekrar adaptasyonu sağlanmalıdır. TÜMEVARIM gerekir.
- Bağ dokusu enflamasyonunu kontrol altına almak istiyorsak öncelikle global olarak tüm nöral-vasküler-fibröz-metabolik sistemleri koordineli bir şekilde aktivize etmemiz gerekir.
Önce Çorbayı Ateşe Koy ve Isıtmaya Başla
Ardından yerel sorun olan kalça-omurga biyomekaniği ile ilgilen. Yerel düzeltmeler sonrası, tekrar tüm beden düzenlemesine geri dön. Biz hücre dışı destek ünitesi olan ESM gibi davranmalıyız. Örneğin sakroiliak eklem disfonksiyonlarında bağ doku hücreleri, lokal stres koşullarına adapte olabilmek için hücre dışı ortamının (ESM) hem kimyevi hem de fiziki yapısını değişime zorlar. Bu yeniden yapılanmaya, global vücut regülasyonları etki edeceği gibi, yerel koşullardaki değişimler kaçınılmaz olarak uzakları da etkileyecektir.
Kalçada başlayan hücresel isyan, kalçaya yapışan beyin zarlarını gererek beyin ortasında duran hormon merkezi olan hipofizin etkilenmesiyle sonuç bulacaktır. Stres katlandıkça ödenecek bedellerde artacaktır.
- Miyofasyal zincirleri anlamaya çalışmamız bize bu yaşam destek hatlarındaki MAĞDUR ve SUÇLU’ların kim olduğunu anlamamıza yardım edecektir.
- Bağ doku bütünlük ilkesi bize kalça omurga denge düzensizliğinin nedenine yönelik global araştırmayı organize etmemize yardım edecektir.
- Kalça onarımına odaklanıp pelvise hemen kök hücre, hacamat, nöral terapi, sadece pelvis mobilizasyonlarından ibaret manipülatif işlemler uygulamayalım. Eğer MAKRO sonra MİKRO ardından tekrar MAKRO bakmayı öğrenemezsek hızla kalça immobilizasyonu (hareketsizliği), omurgalarda kemikleşmeler ve bağ doku kimyasında patolojik değişimlerle birlikte, kireçlenmelerle ilerleyecektir.
Ve Şah Mat… Ve Hep Yek…
- Eğer sakroileak eklem stabilitesinde rol oynayan gluteus maksimus, piriformis gibi kasların gerilmesini/çekilmesini manipüsayon veya çapraz kompanenti gözeten egzersizle azaltabilirsiniz. Bu rehabilite edici tutumla fiziksel strese karşı kalça yapısını oluşturan dokulardaki hücre dışı ortama fibroblast gibi bağ dokusu hücreleri tarafından salgılanan maddeler enzimatik olarak tekrar geri emilerek iç denge sağlanır.
Sonuçta ilgili kaslar tekrar normotonik hale gelerek eklem stabilitesini sağlayacaklardır. Yalnız bu arada fasyal küçülmenin ve biyomekanik çekmeye neden olan ana sorunu da ortadan kaldırmayı unutmayalım.
Bunun için AĞLAYAN MAĞDURA değil SESSİZ DÜŞMANA bakmayı öğrenmemiz gerekir. Örneğin sağ kalça, sol kürek arası ağrıyan bir insanın, bu bölgelerindeki ağrıya bakmanın ötesinde sol kalça ve ilgili yapıda bir probleminin olduğunu bilmemiz gerekir.
Sağ kalça veya sol kürek ağrısının peşinden gidip onların rahatı için çalışmak ACEMİ işidir, yok eğer MASTER CLASS iseniz bunun ötesine bakmayı öğrenmelisiniz.
- Gerek kalça eklemi gerekse de omurganın fizyolojik eğimlerinin korunmasında Postürel DİK duruşun sağlanması önem arz etmektedir. Bu noktada arka kas zincirlerinin rehabilitasyonu tartışmasız mutlak destek sağlayacaktır.
- Vücut miyofasyal ağının çalışmasında sakroileak eklem kilit etkiye sahiptir. Aynı zamanda ağın sağlıklı çalışması da eklemin normal biyomekaniği için gereklidir.
- Sağ aşil tendonu ağrılarının varlığı, sağ ayak altı yastık bölümünde ağrı/nasır gelişimi dikkatimizi sakral fasya ile ayak altı plantar aponevroz bağlantısına çekmelidir.
- Bağ doku problemleri ile uğraş içerisine girme düşüncesindeysek paryetal (kalça, eklem vb.) viseral (iç organ) sistem tedavisi birlikte planlanmalıdır. Bağ doku hareketlendirilmesi üzerine kurgulu Konnektif doku manipülasyonları ile otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik kısımları arasında dengeyi sağlamaya yardımcı olabiliriz.
Kas İskelet Sistemi ve Cilt ile Bağlantısı
Bizim her organımız Omurilik üzerinden dış çeperde yer alan kas iskelet sistemi ve cilt ile bağlantı halindedir. Bir organda ortaya çıkan fonksiyonel bozukluk, onunla aynı sinirsel bağlantı uçlarına sahip olan cilt parçasında ve bağ doku elemanında değişime yol açacaktır.
Gerek organa gerekse de kas iskelete yönelik uygulayacağımız tedavi ipin diğer ucunu pozitif veya negatif yönde etkileyecektir.
- Bütün hastalık türlerinde özellikle de kronik enflamatuar/dejeneratif hastalıklarda fasyal germeyi hedefleyen egzersizlerin ön planda tutulması hücresel yenilenmeyi hızlandıracaktır. Fasyal bağlantılar hücre çekirdeği içine kadar ulaştığı için bağ doku germe egzersizleri DNA onarım mekanizmasını da aktive edecektir.(Bakınız DİPNOT) Fasya ağlarımızı tıpkı bir örtü gibi dört tarafından gerdirerek üzerindeki bükülmeleri, kırışıklıkları gidermemiz gerekiyor.
- Fasyal ağların esnetilmesi, hücreler arası sıvı sirkülasyonunu rahatlatarak daha geçirgen hale getirmektedir. Fasyal ağdaki jelimsi ortamın su almasına ve nemlenmesine olanak sağlayarak hücre beslenmesini artırabiliriz.
DİPNOT
MEKANOBİYOLOJİ: Mekanik + Biyoloji
Kasılma gerilimi lifleri dâhili hücre kuvvetleri oluşturduğunda, kuvvet aktin filamentleri dizisi boyunca iletilir (kırmızı renk). Hücre iskeleti ağına bağlı mekanosensörler, proteinler ve kompleksler (yeşil renkle gösterilmiştir) lokal olarak konsantre edilebilir. Bu nedenle, kuvvet sadece mekanosensörlerin aktivitelerini değiştirerek doğrudan deformasyona neden olmakla kalmaz, bu kümeleme aynı zamanda enzim kinetiği, enzim ve substrat bağlanmasını, vb. modüle ederek mekanik iletimi de teşvik edebilir. Hücre zarı, hücre iskeletinin plazma zarına bağlı olduğu bölgelerde bozulabilir, böylece mekanosensörler hücre yüzeyini de etkilerler. Hücre dışı stres, en sonunda hücre içi matrikse kadar uzanarak DNA’yı etkiler.
Düşük sıcaklıklarda, bir DNA ipliği bir atomik kuvvet mikroskobunun ucu kullanılarak altın yüzeyden çıkarılır. İşlemde esneklik ve bağlanma özellikleri gibi fiziksel parametreler belirlenebilir. (Şekil)
DNA sadece popüler bir araştırma konusu değildir, teknik uygulamalar için küçük bileşenler üretmek için de kullanılabilir. DNA origami olarak bilinen bir süreçte, bilim adamları genetik materyali, DNA ipliklerini katlamak küçük iki ve üç boyutlu yapılar oluşturacak şekilde manipüle edebilirler. Bunlar, örneğin, farmasötik maddeler için kaplar, iletken tüpler ve oldukça hassas sensörler olarak kullanılabilir.
Kriyo-kuvvet spektroskopisi ve bilgisayar simülasyonlarının bir kombinasyonu ile DNA moleküllerinin küçük bir helezon yay zinciri gibi davrandıklarını gösterildi (Şekildeki bilyeler. Nature Communications volume 10, Article number: 685 (2019)).