İltihaplı Romatizma ‘da Ateş ve Su Arasında Bitmeyen “Soğuk Savaş”
Biraz da farklı bir açıdan bedenimize bakalım mı? İltihaplı Romatizma yı ilgilendiren, ta eski zamanlardan çıkıp gelen mizaç ilmini hep beraber açıklığa kavuşturalım.
Aslında birçok hastalıkta asıl mesele iki noktada toplanır:
NEM ve ISI.
Bedendeki nem ve ısı mevzu neden önemlidir?
Homeostazis dediğimiz hücre içi ve hücrelerarası denge tamda bu iki girdinin ayar mekanizması ile sağlanmaktadır.
Sıcak Oranlar
Fiziksel ve Ruhsal bedeninin optimal durumu ve devamlılığı giren su ile sıcaklığın hayat için gerekli oranlarına bağlıdır. Beden diye nitelendirdiğimiz biyolojik yapı aslı zatında suyun değişik form ve strüktürel yapılarından şekillenmektedir. İşte bu insanın bir nevi vaha gibi sulu yapısını, insanın içine giren ve boşluklarında dolaşan sıcaklık olgunlaştırır, sıcaklık gereksiz fazlalıkları eriterek atar, bedenin yeniden yapılanmasını sağlar. Bedenin NEM/RUTUBET ve ISI’ya direnebilme yetisine göre özelde hücrenin genelde biyolojik yapıların uzaysal şekilleri korunur. Aksi taktirde ne bağ doku, ne beyin ve ne de herhangi bir organımız o özel konumunu koruyabilirdi. Hepsi yere yığılmış bir su yığını-göl olurdu.
Ancak birbirine uzak zannedilen bu iki uç (soğuk-sıcak) dayanışmaya muhtaçtır. Sıcaklık olmadan nemin hareketi mümkün olmadığı gibi, ISI’nın gıdası da RUTUBET’tir.
Bedene giren suyun hücrelere sağlıklı ulaşımı esnasında gereksiz form değişimlerine karşı rutubeti koruyan şey sıcaklıktır. Rutubet ise sıcaklığı besleyen ve taşıyan maddedir. Birinin eksilmesi veya fazlalaşması beden mizaç terazisinin sapmasına neden olur.
İltihaplı Romatizma ve Beden Sağlığı
Beden sağlığı için optimal şart, sıcaklığın vücuda kesinlikle rutubet üzerinden girmesidir. Beden sağlığının korunması iltihaplı romatizma olasılığını çevresel etkenler açısından bir nebze engelleyecektir.
Biyolojik beden yaşamımızı sürdürmek için, iklimsel ve besinsel girdilere karşı bilinçli olmak şarttır. İnsanı ölüm eşiğine getiren açlıkla, ölesiye yemek yeme arasında fark yoktur. Kavurucu sıcak ile dondurucu soğuk ta böyledir. Her ikisi de tahrip edicidir, yok edicidir.
Isı NEM ile dengelenmeden iklim-hararet-hareket-gıdalar üzerinden fazla miktarda bedene girerse hücresel düzeyde besinsel ve metabolik atıkların artmasına neden olur. Sürecin uzaması enflamatuar reaksiyonları tetikler.
Elbette ki bedenden çıkanlar yeni besinsel girdilerle desteklenmelidir. Bu girdilerinde sayı ve kalite açısından bedenin genetik kodlama ile belirlenmiş yararlanma becerisi ölçüsünde olmalıdır. Bu ayar aşıldığı an bedenin zarar görmesi kaçınılmazdır. Siz o an zararı hissetmemiş olsanız bile durum değişmemektedir (Su içmiyorum ama bol bol çay tüketiyorum ayrıca herkes hamurlu gıdalar tüketirken bende hiçbir kötü durum olmuyor vb.). Hücresel boyutta başlayan değişim, zaman içinde belki 10 yıl sonra organ ve sistem seviyesinde hastalık boyutuna ulaşacaktır.
Yani soğuğa karşı yapılan delikanlılık, sıfır yağlı ince bel sevdası veya ekmekle beraber yediğiniz makarna deliliği bedene asla sökmez ve bu negatif durumlar beden tarafından yanlış anlaşılır ve yanlış yorumlanır.
Maddenin Korunumu Yasası ve İltihaplı Romatizma
Bir fabrika olan vücudumuz sürekli besin maddeleri almakta, işlemekte ve atık üreterek bedenden uzaklaştırmaktadır. Eğer girdi olmadan, atılım (eliminasyon) artarsa ki buna kontrolsüz açlık uygulamalarını örnek verebiliriz veya su tüketiminin olmadığı aşırı çay/kahve tüketimi durumlarında rutubet-nem ile desteklenen MADDE korunamaz. Madde yani strüktür tükenmeye, yıkılmaya başladığında bedendeki sıcaklık tutunamaz ve zayıflamaya başlar. Bu bedeni artık ısıtamazsınız. Isınmayan bedenin hastalığı kaçınılmazdır. Çünkü atılımın fazlalığı, NEM’i azaltır, oysaki rutubet sıcaklığın oluştuğu, tutunduğu ve içinde dolaştığı maddesidir.
Isının bedeni terk etmesi sindirimin zayıflamasını kaçınılmaz kılar. Hazım işleminin zayıflaması sindirilmemiş protein agregatlarının (parçacıkları) birikmesine ve tepkisel (reaksiyonel) enflamasyon (iltihaplanma) artışına yol açar.
Isı düşüşü, bedendeki nem tükenene kadar sürekli devam eder. Sonunda sıcaklık tümüyle bedeni terk eder. Biyolojik bedenimizde dolaşan can durur.
Örnek: Romatoid Artrit namı diğer İltihaplı Romatizma
Bir örnekle bu konuyu güncel bir platforma taşıyalım.
Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma), namı diğerle İltihaplı eklem romatizması.
Burada Klasik anlatıma girmeyeceğim.
Konumuz olan mizaç sapması üzerinden konuyu ele alacağız.
Uzun yıllardan beri, yaklaşık 30.000 hastayı yukarıda özetlemeye çalıştığım bu bakış açısıyla ele alıp değerlendikten sonra vardığımız nokta şaşırtıcıydı:
Çünkü yeni bir şey keşfetmediğimizi, aksine bu hastalığa yönelik asırlar öncesinden ortaya konan doğru ve isabetli yaklaşımın hala geçerliliğini koruduğunu anladım.
Romatizmal zemin oluşumunda iki önemli sapma rol oynamaktadır.
İltihaplı Romatizma : Kuruluk ve Soğuk
Öncelikle kuruluğu ele alalım:
Eğer enflamasyon, alevlenme başlamışsa bu bizim için mizaç terazisinin ısı kefesinin yukarıya çıkmaya başladığının belirtisidir. Yani hücre içi ve dışı ekstraselüler ortamda ısı artışı başlamıştır. Diğer bir deyimle yangı artışı aynı zamanda beden yangısı’da demektir. Terazinin sıcak kolu yukarı çıkmışsa diğer kefe olan kuruluğun ağır basması birlikteliği kaçınılmaz ve mutlaktır. Uzun süre devam eden beden kuraklığı işi bu noktaya getirdi. Tecrübemiz romatoid artrit ( iltihaplı romatizma ) veya ankilozan spondilit gibi klinik tablolardan bahsediyorsak alt yapı oluşum süreci en az 10 yıldan daha az değildir. Teşhisinizin yeni konmuş olması veya sizi henüz yeni rahatsız etmeye başlaması bu durumu değiştirmez. Elbette ki kuraklıktan ne anladığınızı da unutmamak gerekir. Gerçek manada su eksikliği sizi bu noktaya getirmiş olabileceği gibi, suyun can’sız olması veya bedende tutunamayışı da aynı sonuçları doğuracaktır. Özetle bedende başlatılan kuraklık süreklilik hali arz edince iltihap şelalesi (enflamatuar kaskat) tetiklenmektedir.
Gelelim SOĞUK meselesine:
Bedenimizde paryetal yapı yani kemik kas tendon ligament (bağlar) özetle kas iskelet sistemi visseral yapılarla direk ve dolaylı bağlantı halindedir.
Örneğin, kemiklerin ve kemik iliğinin regülasyonunda böbrek büyük görev almaktadır. Kas ve tendonların işleyişinde karaciğer ve dalak ön plana çıkmaktadır. Bedenimizde ki su / nemin değişimi ve dokular arası transferinde dalak vazife üstlenmektedir. Yani hücre içi ve hücre dışı ortamın dengeli nemlenmesinde dalak etkili organımızdır.
Ancak bu organlarımızın da optimal işleyişi birçok şarta bağlanmıştır. Örneğin gıdalarla gelen aşırı RUTUBET, bu duruma uzun süre çiğ beslenme verilebilir. İklimsel olarak bedene giren SOĞUK veya beden ISI’sının korunmaması, DALAK fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayak altından alınan SOĞUK veya SU girdisinin azalması böbreği ve dolayısıyla kemiklerin can’ını kesmektedir, artık siz bu insanın kemiklerini ısıtamazsınız.
Hatırlayın bazı sözleri: “şöyle sıcak bir soba bulsam da kemiklerimi ısıtsam”.
Soğuk, nasıl ki tabiatta da buz kesilerek suyun hareketini kısıtlamaktadır, tabiatın küçültülmüş versiyonu olan insan bedeninde de bu durum farklı değildir.
İltihaplı Romatizma ve Kuraklık
Dalak fonksiyonları soğuğun etkisiyle olumsuz etkilenmeye başladığı andan itibaren suyun nakil ve değişimi bozulacaktır. Bedenimiz zaten su kıtlığını çekmesi yetmiyormuş gibi birde dondurucu soğuklarla da uğraşmak zorunda kalacaktır. Hücre içi ve dışı ortamı arasında osmoz hareketi gerçekleşemeyecektir. Bu durum hücrenin kıyameti demektir. Hücre ölüm eşiğine getirilecektir. Sonuçta suyun nakil ve değişimi gerçekleşemeyince bedende yer yer ödemler (enflame) ve kurak (iskemik) alanlar oluşacaktır.
Bu dehşet verici kareleri Romatoid artrit – iltihaplı romatizma filminde ki sahnelerden hatırlamalıyız…
Dağılan fikrimizi biraz toparlayayım.
Su Girdisinin Azalması ve Kuruluk
Bilerek veya bilmeyerek bedenimizin su girdisini azaltmamız veya NEM’i biyolojik yapımızda tutamayışımız KURULUĞA kaçınılmaz bir şekilde davetiye çıkartacaktır. Bu kuruluk cildinize kadar işleyecektir.
Ancak cildimizde ki bu erken çölleşme uyarısını ne yazık ki normal kabul etmeye başladığımız için beden derinliklerinden gönderilen hücre çoraklaşma sinyalini fark edemiyoruz. Çok şükür ki her şey bizim anlama yetimize bırakılmamıştır. Yani suyun biyolojik yapı içerisinde azalması çok ciddi kriz yönetimi gerektirir. Hayatı korumak için içimize yerleştirilen sistem yönetimi histaminin duruma el koyması ile birlikte AZ olan suyu merkeze yani hayati organlara doğru yönlendirir. Artık ne el, kol, bacak gibi kas iskelet sistemi ve ne de cilt, saç, tırnak gibi gözümüzün önündekiler suyun yüzünü görecekler. Saç dökülmeye, cilt alevlenerek sedefe dönmeye, kemik sızlamaya, bacak huzursuzlanmaya, diz iltihaplanmaya terkedilecektir. Yapacak bir şey yoktur, bu duruma bedenimizin hiçbir hücresi gelmek istemezdi, ancak hayatın korunması adına beyin, kalp, akciğer gibi organlar tercih edilerek periferdeki (taşra) yapılar feda edilecektir.
Ancak Titanik batmaya devam ederse sıra üst güverteye de gelecektir.
Susuzluk Sonrası İltihaplanma – İltihaplı Romatizma
Bedenimiz zor günlerinde, ayaktan başa, dıştan içe doğru neferlerini feda etmeye başlar. Yani önce cilt, saç, tırnak, kol, bacak feda edilir. Eğer verilen zarar durdurulmazsa diğer organlarda bedel ödemeye başlar.
Tıpkı susuzluktan çatlamış bir toprak gibi hücre duvarlarımızda kırılmalar başlar. Tahrip olmuş hücre alevlenmeyi (enflamasyonu) tetikleyecek etken maddeler (IL-1, IL-6, TNF vb.) salmaya başlar ve ortalığı YANGIN YERİNE çevirir. Ayrıca tahrip olmuş hücrenin yağ / proteinden oluşan kendi yapı taşları da vücut tarafından yabancı madde (toksin, agregat) olarak algılanır ve yangın iyice körüklenir. Anlayacağınız bakımını ihmal ettiğiniz paha biçilmez beden makinanız uzun süreli kuruluk sonucu telafisi zor belki de mümkün olmayan otoimmün enflamatuar YANGIN dönemine girer.
Ancak endişelenmeyin, acı bir tebessümle belirteyim ki girilen bu YANGIN DÖNEMİ uzun sürmeyecektir. Sıcaklık artışı, yani yangı sonsuza dek devam etmeyecektir. Çünkü ISI’nın gıdası NEM’dir. Bedendeki nem bitene kadar ısı yani alevlenme devam edecektir. Kuraklık sürmeye ve bedeninizde ilerlemeye devam edip İLİĞİNİZİ KURUTURSA artık yanacak yakıt malzemesi de kalmayacaktır. Yangın sönmüş ancak işte bitmiş olacaktır. Yıllarca elleri ve ayakları yanan romatoid artrit hastalarının sonunda el şekil bozuklukları ile birlikte yangılarının bittiğini hatırlayalım.
Yangınlarının bitmesiyle birlikte kemikleşen taşlaşan yapılarını hatırlayın. ISI bitti geriye kemiklere dondurucu SOĞUK kaldı.
Terazi Sıcak Kolu Aşağıya Yang Kırılması
Bu gelinen aşamayı mizaç terazisine vurup tarttığımızda KURULUK ISI’yı artırdı, SOĞUK ÖDEME zemin hazırladı. Ancak sonunda ortada ne ISI kaldı ne de NEM her şey aslına rücu etti mizaç dengesizliğe itilerek SOĞUK-KURU ayar durumuna getirildi.
İnsanın kendisini veya bir başkasını tedavi etmesindeki hedefi, CAN bedenden çıkacağı ana kadar içindeki bu hassas ISI-NEM dengesini korumaktır. Hiçbir kimse gençlik, sağlık ve kuvvetinin baki kalacağını düşünmüyordur. Dünyada bunu sağlayacak bir can’lı da yoktur. Bu aynı zamanda bedenimizdeki sıcaklık ve rutubetinde dengesinin sonsuza kadar korunmayacağı açıktır. Tek mesele bu dengeyi ne kadar kısa sürede bozduğunuz veya ne kadar yavaş mizaç terazinizin kefelerinin kaymasına izin veriyor olmanızdır.
Hekimin Gayesi
Peki biz doktorların bu AYAR mekanizmasının korunması noktasında nerede durmalıyız. Hekimin esas gayesi, bedeni metabolik atık ve vücudun yabancı madde olarak gördüğü kokuşmuş maddelerden temizlemeye yardımcı olarak bu atılımı sağlayarak vücuttaki NEM’in saflaşmasına-durulmasına imkân sağlamaktır. Ayrıca Sıcaklığın bedende kalmasını engelleyen, zayıflatan etkenlerden hastayı korumak veya hastaya bu yolları bizzat öğretmektir.
Bir çevreye dikkat kesilin. Göklerde, yerde, diğer tüm canlılarda aynı dengeyi göreceksiniz. Biraz inceleyip düşünmeye başladığımızda sağlığı korumaya çalışmak tedavi etmekten çok daha kolay ve rasyonel bir yol olduğu anlayacaksınız. Çünkü sağlığın korunması, mizaca uygun yiyecek ve içeceği, giyecek ve barındığımız ortamların iklimsel şartlarını, hava ve uyku kalitemizi, uyanıklık ve hareket hacmimizi, durgunluk, arınma ve korunmayı akılcı ve iyi idare etmeye bağlıdır.
Eğer insan bedenindeki mizaç sapmalarını tespit eder, yaşadığı bölgeye, yaşa ve kendisinin de tabiatta var edilen kanunlara uymak zorunda olduğunu anlar, bu düzeni bozmadan uymaya çalışırsa CAN bedenden ayrılana kadar sağlığını devam ettirme veya iyilik haline yakın durumda olma çizgisinde kalabilme ihtimalini yükseltecektir.
Neler Yapılabilir? Öneriler
Nem’in Korunması İçin:
- İlk önce elbette ki bedene yeteri kadar su girmesi gerekiyor. Bu bizim açımızdan kilo çarpı 30-40 ml’den az olmayacak bir miktar demektir.
- Su, negatif sularla yani vücudun nemini kaybetmesine neden olacak çay, kahve, gazlı içeceklerle alınmış olması beden kuruluğunu artırmaktan başka bir şey değildir. Vazgeçin bu zarar verici negatif sulardan. Mümkün değil diyorsanız o zaman en azından her içtiğiniz bir bardak çay, kahve karşılığında mutlaka bir bardak daha su tüketin içmeniz gereken günlük rutin suyun haricinde. Dedemi rahmetle anıyorum, küçük bir fincan kahvenin yanına büyük bardak su ikram etmişti. Ne yazık ki o ikram edilen büyük su bardağı bu günlerde göz estetiğini bozmasın diye kahve fincanıyla eşitlenmiş durumdadır ve ağzı çalkalamak amacını güder hale gelmiştir. Korkarım yakında susuz saf kahve içimi daha keyifli ve daha faydalıdır diye yeni bir akım başlasın.
- Rafine edilmiş 1 gr tuzun bedenden atılması için 23 gr su gerektirmektedir. Bu nedenle rafine edilmiş tuzun tüketimini acilen durdurmanız gerekiyor.
- Suyun biyoyararlanımını artırmanız için rafine edilmemiş gerçek bir besin kaynağı olan Kaya tuzu, Himalaya tuzu, Kemah veya Delice gibi doğal tuzlara ihtiyacınız vardır. Hayvanın tuzunu ihmal etmeyen dedem, turşu suyunu eksik etmeyen nenem, sofrayı tuzla açıp tuzla kapatan atam ne güzelde bu işi biliyormuş.
- Günün ilk yarısı (öğlen 12:00’ye kadar) beden ısısını desteklemek için sıcak ancak çiğ olan su tüketimi gereklidir.
- Yazın dahil buzdolabından su tüketimi olmaması gerekiyor. Yoksa MİDENİZE OTURUR.
Nemin Korunması İçin Başka Neler Yapmalıyız?
- Polimerize su tüketiminden vazgeçilmelidir. Uzun süre damacanalarda, pet şişelerde bekleyen su moleküler hareketini kaybederek kendi aralarında zincirler oluşturur. Bu durum su moleküllerinden hücre ve dokularımızın istifadesini engellemeye başlar. Bu kişiler günlük 3-4 litre su içtiklerini düşünseler dahi vücut tarafından yararlanım gerçekleşmediği için anlamsız yüklenmeden öte bir davranış olmayacaktır. Tedbiren suyun tüketilmeden önce çalkalanması veya ağzımıza alınacak yudumların öncelikle ağız boşluğumuzda gezdirilmesi gerekiyor. Bu davranış suyun hem gereken beden ısısına ulaşmasına izin vermek hem de durağan halinin ortadan kalkması için ağız içinde çalkalanarak zincirlerinin kırılmasına yardımcı olacaktır.
- Su CAN taşıyan bir besin kaynağımızdır ve her şeyden / herkesten etkilenecek derecede hassas bir ayar sistemine sahiptir. İçinde beklettiğimiz uygunsuz malzemenin (plastik, ağır metal içeren kaplar) frekansını yüklenmeye her zaman açıktır. Yüklendiği frekans eğer dokularımız ile rezonans (uyum) sağlayamazsa tabiatımıza uygun olmayan bu su değemeyeceğimiz sıvı hastalığımızı artıracaktır.
Isı’nın Korunması İçin:
- Bedenimizde üç bölgenin ısıtılması beden ısımızı koruyacaktır. Ayak altı, boyun arkası, göbek altı. Bu üç bölgenin süreye yayarak ısıtmaya devam edilmesi vücut ısısını tekrar tesis edecektir:
- Ayak altı, böbrek enerjisinin başlangıç noktası soğuğu aldığımız en önemli noktadır. Bu alanı soğukla temastan korumamız gerekiyor. Ayaklarımızı sıcak tutmamız gerektiğini ne de güzel tavsiye etmiş büyüklerimiz.
- Göbek altında yer alan “ENERJİ DENİZİ“mizdeki herhangi bir blokaj ve idrar kesesinin asıcı bağlarındaki problemler bedendeki ısı kaybının bilinmeyen bir başka nedenlerindendir. Ayakları ısınmayan, sancılı adet döngüsü (dismenore) yaşayanların bu durumu göz ardı etmemeleri gerekiyor.
Gençlikte, erken gelen bu sinyaller romatizmanın ayak sesleri olabilir.
Boyun arkasının ısıtılması tüm beyin fonksiyonlarını derinden etkileyen önemli alandır. Özellikle suboksipital kasların gevşemesi beyine giden vertebral arterin rahat dolaşımı için önemlidir.
- 2.Termojenik (vücut ısısını artıran) bitkilerin ve besinlerin vücudu ısıtma gücünden istifade etmek gerekir.
- Tarçın kan dolaşımını çevre dokulara doğru yönelmesine yardımcı olarak soğuk etkisinin kırılması için yüzeyel dokuların ısınmasına yardımcı olmaktadır.
- Zencefil bu noktada paha biçilmez bir destektir. Isı dengesinin korunmasında ve hipotermiye karşı etki etmekte olan bir köktür. Yemeklerimize 1 çay kaşığı kadar katılması uzun vade kullanımda ısı üretimini destekleyecektir. Ayrıca zencefille tarçını beraber 8-10 dk demleyerek tüketmeniz etkiyi güçlendirecektir.
- Zerdeçal kurkuminini de çok değerli termojenik etki oluşturur.
- Ihlamur, terlemeyle birlikte vücut ısısını da artırır.
- Havlıcan, yeşil çay veya ıhlamur ile birleştirildiğinde ısı enerjisini açığa çıkarma potansiyelini artıracaktır.
Isının Korunması için Nelere İhtiyacımız Var?
- Acı bibere acılığını veren kapsaisin maddesi termojenezi artırmaktadır.
- Yeşil çay, içeriğindeki polifenoller sayesinde ısı enerjisini artırmaktadır.
- Tereyağı ve kuyruk yağı değerli ısıtıcı besin kaynaklarımız. Soğuk Erzurum, Ardahan, Kars vb. iklimlerinde yağlı kaşarların, kuyruk yağlı etlerin, yağlı kaz etlerinin tüketimi her halde sadece damak zevkiyle açıklanmaması gerekir. Buna karşılık da Akdeniz insanın aşırı sıcak iklim şartlarını da soğutucu zeytin yağı ile desteklenmesi sadece boş bir teori olmasa gerek.
- Kayserilinin kuru soğuklara karşı bol baharatlı sucuk ve pastırma gibi sıcak tabiatlı gıdalarla vücudunu beslerken, İzmirlinin de bedenini balıkların soğuk mizacı ile dengelemesi manidardır.
- Demir eksikliği vücut ısısını koruma önünde ki önemli engellerden birisidir. Bu nedenle demir desteği sağlayacak olan pekmez, tüm olarak çekirdekli kuru siyah üzüm, kırmızı et tüketimi gereklidir. Günlük 1-2 çorba kaşığı pekmez, 1 yemek kaşığı kadar siyah üzüm ve mizaca uygun kırmızı et tüketimi vücut ısısını korumaya destek sağlayacaktır.
- Buzdolabından çıkarılan soğuk yoğurt ve diğer besinlerin hemen tüketimi bedendeki soğuk-rutubetin artmasına neden olacaktır.
- Soğuk ve rutubetin birleştiği ev iklim şartları beden ısısını kaçıran ve uzun vadeli romatizmal şikayetlerin oluşmasının nedenlerindendir.
İklim Şartlarını Dikkate Alın
Unutmayalım ki insanoğlu asırlar boyunca mizacına uygun iklimlere doğru göç etmeyi uygun bulmuştur. Hayvan ve kuşlar bile göçün bu denli önemli olduğunu bilir ve uygular. Ancak bugünkü dünyanın globalleşmesi, iklimler arası seyahatin kolaylaşması veya görev /eğitim gereği olumsuz şartlarda yaşamaya mecbur kalmamız 10 yıl sonra kapımızı çalacak olan kronik bir hastalığın temelini atmak anlamına da geleceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle mecbur kaldığınız durumlar karşısında göç ettiğiniz iklimin şartlarını ve orada yaşayan insanların davranış ve adetlerini sorgulamaya başlamadan hemen onlara angaje-entegre olmaya çalışın, uyumsuz geçen her yıl size sağlığınızı kaybettirecektir. Yoksa EVİNİZE DÖNMEKTEN başka çareniz yoktur.
Sonuç Olarak
Bu yazıda sizi, biyomoleküler tıp dünyasının ağır terminolojisinden biraz olsun uzaklaştırarak yalın ve sade bir dille dikkatinizi basit sağlık gerçeklerine çekmek istedim. Sağlık çizgisini korumak düşündüğünüz gibi çok zahmetli bir yol değildir. Tek yapılması gereken mizaç terazisindeki ISI ve NEM dengesini korumaktır.
Denge hali; soğuk, sıcak, kuru veya rutubet değildir. Denge soğuk ve yangıdan uzak ılıman sıcaklıktadır. Rutubetten uzak nemli olmaktadır.
Zihin / Ruh / Beden dengesi taşıyan pembe yanak, al dudak, pamuk elli sıcak tenli ninemiz dersini iyi çalışmıştı.
Dr. Ceyhun NURİ
Osteopat & Fitoterapist