Eski Türk filmlerinde ince hastalık olarak karşımıza çıkan kara sevda… En sonunda insanı verem eder mi? Stres mideye vurur mu?
Günlük hayatın içinde duygularımız için kullanılan bazı kelimeler şunlardır.
- EMOSYON
- DUYGUDURUM
- MOOD Hava-Bugün havamda değilim.
- RUH HALİ
- FEELING-HİS
Dikkat ettiyseniz çoğu yabancı kaynaklı kelimeler. Eskiler duygu ve hisler için havass ve hissiyat demeyi tercih edermiş. Bu terimler birebir tam örtüşmeseler ve aralarında farklılıklar olsa da genel olarak duygularımızı ifade etmede kullanılır.
Örneğin mood; subjektif olarak hissedilen, insana hâkim olan ruh hali veya ruh halleri dizisidir. Kişi neşeli veya iyimserdir.
Bir de affect var. Affect ise Ankara’nın hava durumu gibi anlık duygu durumudur. Mood haftalar sürebilir. Affect ani ve kısa sürelidir.
Duygu kelimesi, emosyon (emotion), Fransızca émouvoir kelimesinden gelmektedir. Latince ēmōtus, ēmoveō, hareket etme, dışa doğru uzaklaşıp gitmeyi ifade eden E- ( out ) ve hareket moveo (hareket ettirin) iki heceden oluşur. E-motion, bu durumda dışarıya doğru hareket anlamına geliyor.
Türkçe ifade edecek olursak; içindeki şeyi dışarı çıkar, içindeki şeyin dışarı doğru uzaklaşıp gitmesine izin ver; MOVE OUT
Vücuttan dışa doğru bir hareketi ifade eden E-motion dış dünyadan gelen uyaranlara veya vücudumuzdaki dürtülere doğuştan gelen, belirli reaksiyonlardır. Emosyon dediğimizde anlaşılacak olan, uyarana veya düşünceye karşılık olarak gelen iç ortamın değişmesi ve bir davranışsal cevabın oluşmasıdır. Hissiyatlar ve sezişler.
Bir duygunun ruhsal, somatik ve davranışsal bileşenleri vardır.
3 TİP DUYGU
Primer, sekonder ve arkaplan.
Her gün gün boyunca sevgi, korku, neşe ve üzüntü gibi birçok farklı duygu hissediyoruz. Bunları içimizden çıkartıp atamazsak içimize çöreklenirler hem bir işe yaramazlar hem de dengemizi bozarlar. Fizik kanunlarına göre içimize giren bir şeyin çıkması gerekir. Yoksa insanı zehirlerler…
Bazı temel primer emosyonlar:
- Mutluluk
- Üzüntü
- Öfke
- Korku
- Tiksinme
- Şaşkınlık
Sekonder emosyonlar ise birden fazla primer emosyonun bir araya gelmesi ile ortaya çıkar. Bunlar örneğin; utanç, kıskançlık, suçluluk gibi sosyal emosyonlardır.
Primer ve sekonder dışında bir de arka plan emosyonları var. Bu iki emosyonun dışında çok daha farklı olarak ortaya çıkan arkaplan emosyonları genellikle nasılsın sorusuna verilen iyiyim veya kötüyüm şeklindeki genel bir duygusal durumu ifade eder.
Bazı emosyonlar birdenbire ortaya çıkar. Ani başlarlar, hızla yoğunlaşıp yine aynı hızla sönerler. Öfke, korku, şaşkınlık ve tiksinti bu tarz emosyonlardır. Bazı emosyonlar ise yavaş başlar, uzun sürer ve yine yavaş sonlanır. Arkaplan emosyonları buna örnektir.
Acı ve haz emosyon değil, bazı emosyonları tetikleyen hissiyatlardır.
Ayrıca emoji sözcüğünün de kaynağı olan ‘emotion’ kelimesi çevrenin etkisiyle oluşan zihinsel kompleks bir durumdur. İçin verdiği bir tepkidir. Hissiyatı hafiyenin vücut bulması da diyebiliriz.
Duygu denilince ilk olarak akla mutluluk, sevinç, heyecan gibi olumlu duygular gelse de kızgınlık, öfke, endişe, korku, üzüntü, suçluluk gibi olumsuz duygularda vardır ve olumlu duygular kadar olumsuz olanların da yaşanması önem arz eder.
Bir duygu durumu 2 bileşenden oluşur. Fiziksel his ve bilinçli duygu.
Korku anında kalbin hızlı attığını hissederiz, bilinçli olarak korku duyarız. Ağzın kuruduğunu ellerin terlediğini de hissederiz.
YIL 1884
Emosyonlar hakkındaki ilk araştırma, psikolog Williams James’in 1884 yılında yayınladığı Emosyon Nedir? başlıklı makalesidir. James, bugün tekrar kısmen gündeme gelen emosyonların periferik fizyolojik belirtilerine vurgu yapmıştır. James’e göre ‘’ İnsan korktuğu için titremez, titrediği için korkar. James’in düşündüğü emosyon ile ilgili devreler aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Yani ona göre biyoloji psikolojiyi doğurur. Buna karşın psikoloji biyolojiyi doğurur diyenler de vardır.
http://www.ctf.edu.tr/stek/pdfs/47/4710.pdf
https://www.brainpickings.org/2016/01/11/what-is-an-emotion-william-james/
NEGATİF VE POZİTİF DUYGULAR
Gece ve gündüz gibi olumlu ve olumsuz duygular yumağı insanı sarıp sarmalar. Duyguları tanımak ve ifade etmek zordur. Pek çok insan ya duygusunu tanımıyordur ya da tanısa dahi ifade etmekte sıkıntı yaşıyordur. Çocukluk döneminde özellikle de otoriter anne-baba tarafından büyütülen ve duygularını yaşamasına izin verilmemiş bireyler yetişkinlik dönemlerinde bu bastırılmış duygularının esiri olabilirler. İfade bulmayan duygular asla kaybolmaz ve bedende gizli kalır. Bedende gizli kalan duygular ise uygun zemini bulursa kendini hastalıklar olarak göstermeye başlayabilir.
Çünkü bedenin bir dili de hastalık dilidir. Farkında olunmayan, ifade edilmeyen ne kadar çok duygu varsa hastalıklar da o kadar karmaşık bir hal alır. Ve bu farkındalık gelişmedikçe de ilaçlardan derman aramak anlamsız hale gelir.
DUYGU BEDEN HARİTASI
Yaşanamamış ya da duyguların gelip geçici olma özelliğinin aksine uzun süre sahip çıkılan olumsuz duygular vücutta stres oluşturur ve kronik hastalıklara neden olur. PNAS dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre bilim insanları çeşitli duyguların varlığında bedenin etkilendiği kısımları tespit ederek duyguların beden haritasını çıkarmışlardır.
Halk arasında yaygın olarak duyduğumuz ‘stres mideme vurdu’, ‘üzüntüden verem oldu’, ‘o kadar üzüldü ki en sonunda kanser oldu’ gibi cümleler duyguların bedene yansıdığının adeta birer somut kanıtıdır. Yoksa stres mideye nasıl vursun ki?
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI VE HASTALIKLAR
En yaygın negatif duygular eleştiri, öfke, kırgınlık ve suçluluktur.
Stres ve Romatizma
Eleştiri ve eleştirilmek uzun vadede eklemlerde iltihaplanmaya neden olabilir. Romatizma hastalarında; kurban psikolojisi, sanki her şey benim başıma geliyor hissi, haksızlığa uğrama, sevgi yoksunluğu, içerleme, hissetme duyguları hakimdir.
Romatizma, lupus, ankilozan spondilit gibi kronik hastalıkları olan hastalar, ağır psikolojik yük altındadır.
Romatizma tarafından tetiklenen duyguları etkili bir şekilde yönetememe, öz bakım faaliyetlerini azaltabilir ve zihinsel ve fiziksel sağlığı etkileyebilir. Kısacası duygularını yönetenler ve duygularına hâkim olmayı bilen irade sahibi hastalar daha hızlı iyileşme şansına sahiptirler. Özetle hastalanmaya kapı aralayan temel neden irade gücünün zayıflığıdır.
Özellikle, yaşlılar gençlere, erkekler kadınlara göre daha iyi bir duygu düzenlemesine sahiptir. Zayıf duygu düzenlemesi ile cinsiyet arasındaki bu bağlantının neden var olduğu çok açık değildir ve bu nedenle kadınlarda zayıf duygu savunmasızlığının daha iyi anlaşılması gereklidir.
Romatizmada Emosyonel Durumlar
Duygusal sağlık, hastanın romatizma ile yaşama uyum sağlamasına önemli bir katkı sağlar. Romatizmalı hastalarda depresyon ve anksiyete gibi devam eden duygudurum sorunları, artan ağrı yoğunluğunu ile ilişkilidir. Olumlu duygular ağrıyı hafifletmeye yardımcı olur.
Romatizması olan ve yanında bir de depresyonu olan bireyler yaşam kalitesinin düştüğünü bildirirler Dahası hem romatizma hem de depresyonun varlığı, duygudurum düzensizliğinin artmasına katkıda bulunur
Romatizma ve Sosyal Faktörler
Sosyal faktörler, romatoid artrite psikolojik reaksiyonlarla etkileşir. Bilişsel, duyuşsal ve davranışsal faktörler yakından ilişkilidir ve yüksek derecede karşılıklı etki gösterir. Bu faktörler, bir bireyin romatoid artrite (RA) uyum sağlamasında hem olumlu hem de olumsuz etkilere sahiptir. Bunları yönetmek hastanın iradesine sıkı sıkıya bağlıdır.
İyimser bakış açısına sahip ve yüksek düzeyde öz-yeterlik sergileyen bireyler kötümser bakış açısına ve düşük öz-yeterliliğe sahip bireylere göre hastalıklarla daha iyi mücadele ederler. Ek olarak, daha geniş sosyal çevre, bir hastanın RA’ya karşı psikolojik tepkilerini olumlu etkileyebilir; Akrabalar ve arkadaşlar gibi destekleyici ortamlar içinde bulunan şanslı hastalar, RA ile ilişkili fiziksel ve psikolojik problemlere karşı daha dirençlidirler.
Stres ve Karaciğer
Öfkenin merkezi karaciğerdir, haddinden fazla öfke çeşitli karaciğer problemleri olarak karşımıza çıkar. Yine karaciğer rahatsızlıkları değişime olan direnç ve korku ile de ilişkilidir. Öfkenin ileri yaşlarda daha yüksek IL-6 seviyelerini ve kronik hastalığı öngördüğü biliniyor. İnterlökinler bilindiği gibi iltihabı körükleme kapasitesi olan kimyasal mesajcılardır.
Stres ve Kanser
Kırgınlık uzun vadede tümörlerin ve kanserli hücrelerin oluşmasına neden olur. Suçluluk duygusu her zaman beraberinde cezalandırmayı getirdiğinden büyük acılara neden olur.
Stres ve Tiroid
Kendini bastırılmış hissetme ve kendinden vazgeçme tiroidin az çalışmasıyla ilişkiliyken dışlanma duygusu ve beraberinde getirdiği öfke ise tiroidin çok çalışmasıyla ilişkilidir.
Çıbanlar Sivilceler ve Stres
Vitiligo da ait olamama duygusu vardır. Vücudun çeşitli yerlerinde çıkabilen çıbanlar haksızlığa uğrama sonucu zehirli öfke belirtisi olabilmektedir. Duygusal destek yoksunluğu sırtın üst kısımlarında, suçluluk ve yük altında ezilme duygusu sırtın orta kısımlarında, ekonomik korku ve endişe duyguları sırtın alt kısımlarında problemlerle ilişkili olabilir.
Stres Sedef
Sedef hastalığında kendi duygularının sorumluluğunu alamama, incitilmekten korkma vardır.
Kas İskelet ve Stres
Omurga ise hayatın desteğini temsil eder ve omurgada ki problemler hayata güvenmeme hayatın desteğinden yoksunlukla ilgili olabilir. Vücudun sağ tarafındaki şikayetler gelecek kaygısını gösterirken, sol tarafındaki şikayetler geçmişten kurtulamama sonucu gelişebilmektedir.
Örnekler çoğaltılabilir.
Burada anlatılmak istenen yaşanmayan duygular ve duygular sonucu gelişen yanlış düşünce kalıpları vücudumuzda iz bırakır ve biz onları kendimizden özgürleştirmedikçe beden dili olan hastalıklar olarak karşımıza çıkar.
Beden asla yalan söylemez.
Duygularımızı yaşayarak ve de düşüncelerimizi değiştirerek ruhumuzu ve bedenimizi iyileştirmek bizim elimizde. Bedenin iç sesine kulak vermez isek yani e-motion hareketini yapmazsak sonuçlarına yine biz katlanacağız.